2 Eylül 2015 Çarşamba

Baba Sembolizmi Üzerine

İnsanın hayatında herşeyin bir sembolizmi olduğu gibi "baba" nın da bir sembolizmi vardır. Baba, kişi için kendisinin seçmediği, onun iradesi dışında bir şekilde onun başına gelmiş ve onun üzerinde yetkileri olan, belki onun sahibi gibi duran bir otoriteyi de temsil eder.
Burada bir parantez açarak, bazı doğu öğretilerinde yer alan, biyolojik babamızı ve annemizi seçerek gelen ruhlar olduğumuz görüşünü şimdilik bir kenara bırakıyorum. Zira burada biyolojik babadan bahsetmiyorum. Baba sembolünden bahsediyorum. İnsanın hayatında bazen bir arkadaşı, bir akrabası ya da hatta güçlü bir kadın bile (hani devlet gibi kadın derler ya) bir baba sembolü olabilir.
Baba bir şekilde kişinin başındadır, ona emreder, birşeyler söyler, görüşü önemlidir, kızdırmak istemeyeceğin bir otoritedir, şiddetinden, hışmından korkulur. Onun isteyeceği şekilde davranmak, onun tarafından onaylanmak çok önemlidir. Kişi hiç umrunda değilmiş gibi davransa bile, babanın kendisine ne söylediği, kendisi hakkında ne düşündüğü, onu onaylayıp onaylamadığı, sevip sevmediği kişi için çok ama çok önemlidir. Baba tarafından onaylanmak büyük bir motivasyon yaratabilirken, onaylanmamak büyük bir depresyon ve agresiflik yaratabilir.

Hayatımızda babanın nasıl bir durumda olduğu çok önemlidir ama diğer yandan baba sembolü ile etkileşimimizde kendi durumumuzu, baba sembolüne bakışımızı anlamamız da çok ama çok önemlidir. Nasıl bir baba istiyoruz? Ya da bizim irademiz dışında başımızda duran, bizden önemli beklentileri olan, bize sorumluluklar yükleyen bu otoriteyi ne kadar kabullenebiliyoruz? Acaba emirler yağdıran ve korkulan bir figür mü olmalı bu baba, yoksa arkadaş canlısı, bizi dinleyen, anlayan, seven, merhametli bir baba mı olmalı? Ya da biraz ondan biraz bundan mı? Saygının içinde birazcık korku da olmalıdır diyenlerden miyiz, yoksa asla ve asla korkmayan ve herhangi bir şekilde üstünlüğü ve otoriteyi kabul etmeyen biri miyiz? Ya da bir babayı hiçbir şekilde kabul etmeyen ve kendi kendimizin babası olmayı seçmiş biri miyiz? Bir evrensel kanun olarak unutmayalım ki, baktığımız şey de bize bakar. Bizim ona bakışımız onun bize bakışını etkiler. Bu sebeptendir ki iki kardeşin aynı babaya bakışları farklı, aynı babanın ikisine yaklaşımı farklı olacaktır.

Biyolojik babamız da dahil olmak üzere hayatımızda bir dizi unsuru baba sembolü ile eşleştiririz. Baba sembolüne bakışımız aynı zamanda çalışma hayatımızda karşılaştığımız yönetici ve patron figürlerine, yaşadığımız ülkedeki devlet otoritesine ve bazı durumlarda kadınlar için koca figürüne bakışımız ile paralellik gösterir. Babamızın otoritesini ne kadar kabullenebiliyorsak, devlet otoritesini de, yöneticimizi de o kadar kabullenici olabiliriz. Ya da tam tersi. Kadınlar da babaları gibi birer koca isterken, kocalarının otoritesini de babalarının otoritesi kadar kabul ederler ya da etmezler.

Baba figürünün hayatımıza getirdiği bazı sorumluluklar vardır. O sorumlulukları almamızı ister. Ne istediğimizin, ne düşündüğümüzün pek önemi yoktur. Ondan gelen bu görevler bir şekilde yapılmalıdır. İşte bu sorumlulukları alıp almama konusundaki tavırlarımız, kabullenme dozumuz, sorgulayışımız da baba, patron, devlet, (kadın isek) koca gibi figürler arasında benzerlik gösterir. İnsanlar kendi algılarındaki baba sembolü ile örtüşen durumlarda biyolojik babaları, patronları ve devlet adamları ile iyi geçinirken, baba sembollerine uymayan durumlarda bu unsurlarla çatışırlar. Bir düşünün babanız ile ilişkiniz, devlet mekanizması ile ilişkinize benziyor olabilir mi? Ya da yöneticinize? Baba sorgulanabilir mi, ona karşı gelinirse ne olur, onu olduğu gibi kabul eder misiniz yoksa değişmesi için talepte bulunacak cüreti gösterebilir misiniz?

Erkekler için de babalık aynı zamanda kendi çocukları olduğunda onlara yaklaşımları, onlar üzerinde kuracakları otoritenin şeklini de belirleyen bir unsurdur. Bir erkek olarak kişi nasıl bir yönetici ise, çocuğu ile ilişkisi de o paralellikte olacaktır. Baskıcı, kontrol etmek isteyen, özgür bırakmayan, hataya izin vermeyen bir yönetici, bir baba olarak çocuğuna da benzer şekilde davranacaktır. Eğer bu kişi bir devlet makamında bulunacaksa, onun halkına bakışı ve yaklaşımı da çocuklarına olduğu gibi olacaktır. Korkulan bir baba, korkulan bir devlet adamı, sevilen ve demokratik bir baba aynı şekilde halkının özgürlüklerine saygı duyan ve demokrasiyi savunan bir devlet adamı olacaktır.

Kısacası bir devlet adamını ya da bir yöneticiyi daha iyi anlamak için onun nasıl bir baba olduğunu anlamamız çok önemli. Kişinin illa ki çocuğu olması da gerekmiyor aslında. Çünkü ilk başta dediğim gibi biyolojik bir babalıktan değil, sembolizmden, işin psikoljisinden bahsediyorum. Kişinin özel hayatında çocuklara, gençlere yaklaşımı, başka birinin sorumluluğunu alabilme kapasitesi ve tarzı, devlet makamında halkına olan yaklaşımı ile benzeşir. Aynı şekilde biz nasıl bir babaysak, başımızda da öyle bir baba görmek istiyor olabiliriz.

Her baba çocukları için "kendince" en iyi olanı ister tabii ki. Fakat bu istedikleri nasıl bir şeyler? Ve çocukları için istediklerini gerçekleştirme şekli nasıl? Onlar için nasıl bir gelecek istiyor, onların hayatını ne kadar umursuyor? Kendisini çocuklarının sahibi gibi mi görüyor? Yoksa hiç bir şeyin sahibi değil, sadece bir süre için onları koruyan, gözeten biri olduğunu mu kabullenmiş? Kendisine emanet edilmiş olan bu çocuklara nasıl davranıyor? Tek kural koyucunun kendisi olduğunu mu düşünüyor yoksa kendisinden üstün ve herkesin hakkını belirleyen bir hukuk mekanizmasına güveniyor, en nihayetinde de ilahi yasalara göre davranıyor mu? Gücü nasıl kullanıyor? Adilce mi? Demoratik bir şekilde mi? Peki ya bir çocuğun bir babayı, halkın da devleti sorgulama hakkı var mıdır?

Toplumumuzda baba sembolü daha çok karşı gelinemez, sorgulanamaz, otoriter bir baba sembolü olarak görüldüğü sürece bu durum babanın kendi bildiğini okuması için bir sebep olacaktır. Kuralları o koymak isteyecek ve elindeki gücü istediği zaman, istediği şekilde kullanmaktan çekinmeyecektir. Şahsen yer yüzünde sorgulanamaz kimse olmadığına inanıyorum. Herkes yaptıklarından sorumludur ve ben sadece yüce varlığa hesap veririm diyerek insanları bir kenara itemez, itmemelidir.

Şimdi aşağıdaki videoyu bir izleyin. Bu adamı Amerika'nın devlet başkanı olarak değil, bir devlet adamı olarak değil, bir baba sembolü olarak izleyin. Bu baba sembolü sizinkine benziyor mu? Benzemesini ister miydiniz? Bir düşünün. Devlet otoritesi toplumun çoğunun görmek istediği baba sembolüdür. Kişilerin hayatlarındaki baba sembolü çağdaşlaşmadığı, demokratikleşmediği sürece devlet otoritesinde karşımıza gelecek karakterler de üç aşağı beş yukarı aynı olacaktır.



Hiç yorum yok: