Psikologlar, psikiyatristler, doktorlar, şifacılar, bilim insanları,
spiritualistler ve pek çok alanında uzman kişi insanın zihin, ruh ve
beden sağlığı için en zararlı, insan için en tehlikeli üç şeyden
bahseder.
Korku, öfke ve nefret.
Toplumu nefrete bulamak
bir yönetim ihtiyacıdır. Çünkü barışçıl bir toplum yönetilemez.
Yönetilmeye ihtiyacı olmaz. Fakat kavga varsa birilerinin gelip son sözü
söyleme ihtiyacı doğar. O yüzden kavga hep olmalıdır, o yüzden kavga
yaratılır. Tabii ki nefret ile tutuşturarak.
Topluma
"istediğinizi yaptırabilmeniz" (isterseniz "yönetmeniz" diyeyim) için
önce bolca korkutmanız, korktuğu şeyden onu sizin koruyacağınız
garantisini vermeniz gerekir. Yani korkulacak birşey yaratmanız gerekir.
Sonra karşıtlıklar yaratırsınız. Küçük topluluğunuzun karşısında duran,
düşündüğüne zıt olanı savunan ve onu öfkelendiren bir kesimi de devamlı
işaret etmeniz gerekir. Korku ve öfke bolca hissedildikten sonra
nefret kendiliğinden gelir.
Peki bunun pratiğini, günlük egzersizini nasıl yaptıracaksınız topluma?
Tabii ki medya ile...
Kork, devamlı kork! Hiç iyi birşey yok, kork! Birileri dünyayı
yönetiyor, bizi köleleştiriyor, kork! Teröristler var, kork! Kemalistler
var, kork! Dinciler var, kork! Ondan kork, bundan kork. Kork ve
öfkelen.
Gazete okumuyor musunuz? O zaman tv programları,
diziler. Her yerde, her şekilde bir birini yiyen, birbiriyle kavga eden,
sizi gerdikçe germek için ellerinden geleni yapan kuklaların
koşturduğu, yarışma programları, yemek programları, acaip realite
şovlar. Bunlar 15 yıldır gittikçe dozunu artırarak toplumda nefret
hissini yaygınlaştırıyor. TV karşısında her gün azar azar ve farkında
olmadan birilerinden, birşeylerden nefret etmenin pratiğini
yapıyorsunuz.
Geldiğimiz noktada nefret duygusu çok aşina
olduğumuz, her şeye karşı ve hızla hissedebileceğimiz bir duygu haline
geldi. Tanıdığımız ve sevdiğimiz 3-5 kişi dışında herkesten ve herşeyden
nefret ediyoruz. Hatta (belki farkında değiliz ama) bir an içinde o
sevdiklerimizden bile nefret edebilir durumdayız. Her yerde kavga
ediyoruz. Sokakta, otobüste, metroda, trafikte içimizden atamadığımız
nefreti, video ve haber sitelerine girdiğimiz yorumlarda, sohbet
odalarında, bilgisayar oyunlarında, sosyal medyada atmaya çalışıyoruz.
Ama yetmiyor, her geçen gün daha fazla nefret nefret nefret.
Bu
üç duygu, korku, öfke ve özellikle nefret sizi yer geçen gün daha
dayanılmaz bir mutsuzluğun içine sürüklüyor. Bu hislerin sizin için bir
yararı olmadığını zamanın bilgeleri söylediği gibi, günümüzün tıp ve
bilim insanları da söylemektedir. O halde oturup düşünmemiz
yararımızdadır. Ne yapacağız?
Nefret neden var? Nefret neden
yaratılıyor? Nefret kime yarar sağlıyor? Kimler nefreti bir araç gibi
kullanıyor? Kimler birilerinden nefret etmemi istiyor? Hangi araçlar
nefret etmemi sağlıyor, nefretimi artırıyor?
Medya için de şu soruları sormamız bence çok yararımıza...
Medya neden var? Bu soruya cevabınız "Haber vermek için" ise bence bir
kez daha düşünün. Kimsenin size haber vermek gibi bir derdi yok. Sadece
ve sadece onlar gibi düşünmenizi istiyorlar o kadar. Tüm gazeteleri
birlikte okuyorsanız ne dediğimi anlayabiliyorsunuzdur. Yok öteki
gazeteyi hayatta okumam kardeşim diyorsanız siz de nefretten beslenen
bir konumdasınız. Bu durumda Buddha'nın bahsettiği "zehiri kendi içip
karşısındakinin ölmesini bekleyen" insanlardan birisiniz. Üzgünüm.
Neden bir medya kuruluşunun 3-5 tane televizyonu, 8-10 tane gazetesi
var? Neden toplamdaki medya aktörlerinin sayısı bir elin parmaklarını
geçmiyor? Kim bunlar? Amaçları ne?
Medya'da bir konuda yalan söylenirse ne oluyor? Sonraki süreç nasıl işliyor? Bunun kime ne zararı, kime ne yararı oluyor?
Bir medya kuruluşu her haberi vermek zorunda mı? Böyle bir sorumluluğu var mı gerçekten? Bir haberi vermezse ne oluyor?
Nefretten beslenmeyen medya kuruluşu var mı? Savaş, terör vs
haberlerini geçtim, hiç birşey yoksa o onu vurdu, bu buna tecavüz etti,
kötü bir olay göklere çıkartılıyor, haftalarca bu tarz malzemelerden
haber yapılıyor. Bunun kime yararı var bir düşünün?
Bu soruların
cevaplarını dürüstçe, tarafsızca aradığımızda göreceğimiz odur ki,
nefret ile yaptığımız hareketler çok büyük oranda parayla
ilişkilendirilebilir bir takım sonuçlar yaratmaktadır. Biz ise zihinsel,
ruhsal ve en nihayetinde fizyolojik sağlığımızı yitirmekte, hayat
kalitemizi düşürmekte ve ömrümüzü kısaltmaktayız.
Bu sebeple;
Her kim ya da her ne olursa olsun, bizi nefrete, öfkeye ve korkuya
sevkeden ne varsa bir an önce hayatımızdan çıkarmamızı diliyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder